İz Sürücü - Stalker Film İncelemesi

Öncelikle filmi ilk izlediğimizde anlamak çok zordur biraz kafa yormamız lazım. Zaten filmin yönetmeni ve yapımcısı Andrew Tarkovsky olunca ister istemez filmi başka bir boyutta izliyoruz. Filmin ilk sahnelerinde filme dair bir nokta bulamayız ancak ileriye gittikçe filme dair püf noktalar ve odak noktası buluyoruz. Filmde çok fazla oyuncu karakteri yoktur. Başrol olarak bir İz Süren (İzci) olarak adlandırılan karakter, yanında ise bir Profesör (Bilim Adamı) ve bir Yazar yer almaktadır. Yan olarak ise İzci’ nin karısı ve bir kızı bulunmaktadır. Fazla gözükmeyen ve konuşmayan olarak ise bir Barmen gözükmektedir. Filmin konusuna kısaca değinirsek; Bir bilim kurgu hikâyesini çıkış noktası olarak seçen Tarkovsky, bu çıkış noktasından hareketle insanın en temel ruhsal çatışmalarına, krizlerine ışık tutar. Bilinmeyen bir zamanda, bilinmeyen bir ülkede bir yere meteor düşmüştür. O meteorun bulunduğu alana bir takım inceleme ekipleri gönderilmiş, ama hiçbirisi geri dönmemiştir. Bu alan “Zone- Bölge” olarak adlandırılır ve ziyarete kapanır. Çünkü burada oraya giren her insanın isteğinin gerçekleştiği bir yer vardır : “Room- Oda”. Stalker, bu bölgeye istekli kişileri götürüp onların isteklerinin gerçekleşmesini sağlayan kişilerden birisidir. Filmde, birisi ilhamını kaybetmiş bir yazar, diğeri bir bilim adamı olan iki kişiyi bölgeye götürür Stalker. Film, Stalker, Yazar ve Bilim Adamı’nın yolculuğudur bu anlamda. Bir anlamda ise Stalker kendi inancını çok yükseklerde tutarak Yazar’ı ve Bilim Adamı’nı bu bilinmeyen yere götürerek her insanın inanmasını ve gerçekten yaratanın olduğuna kanıt getirmek istemesidir. Ancak Stalker, iman ve inanç kavramlarının artık insanlar için kör bir duygu haline geldiğini görmesini kabullenmemesi üzere bu bölge onun için kutsal bir yer olarak nitelendiriliyor. 

Gösterge Çözümlemesi: Gösterge; -  İnsan -  Çevre -  Yeşil alan -  Nesneler -  Müzikler Gösteren -  Su -  Orman -  Kanalizasyon -  Yıkık bölge -  Harabeler Gösterilen -  Beklenti -  Umut -  Kaygı -  Mutluluk -  Dileklerin Kabulü -  İnanç -  İyilik -  Yaşama Duygusu Dizisel ve Dizimsel Çöüzmleme Umut-Umutsuzluk İyilik-Kötülük Yaşam-Ölüm Savaş-Barış Mutluluk-Hüzün İnanç-İnançsızlık Duygu-Duygusuzluk Bilmek-Bilmemek Bilinen-Bilinmeyen Akıl-Akıl Dışı Mantık-Mantık Dışı Kodlar

Filmde kullanılan her nesne, müzik ve mekanlar özellikle seçilmiş ve filmin temasını anlatan püf noktalardır. Filmde seçilmiş olan Yazar ve Bilim Adamı bir kırılganlığın simgesidir. Filmde seçilen karakterler söyle yorumlarsak; Akıl, filmde daha çok Bilim Adamı ile görünür hâldedir. “Soyutlamayla düşünmeyi bile beceremiyorsun. Belki profesörsün ama cahil olanından…” diyerek Bilim Adamı’ nın aşağılayan Yazar açısından insan hayatı anlamını sanatta bulur. Ancak, bu iki insan tipinde eksik olan şey imandır. Tam bir iman insanı olan Stalker(İzci) ise kendisini başkalarının hizmetine adamış acı çeken birisidir. Yazar, sanatın gücüne inanır, ancak şüphecidir. İman etmeyi, dua etmeyi kusur olarak görür. Filmi bir anlamda tanıtan birkaç repliklere bakarsak;
-  Gerçeği ararken, gerçeği keşfedeceğime, onun değiştiğini görüyorum.
-  Bu çok sıkıcı olmalı. Gerçeği aramak, o gizleniyor ve sizde onu aramaya devam ediyorsunuz.

İşte bu iki replik filmi bana direk olarak anlatmıştı. Filmde bakıldığında bir şey anlamak zordur ancak repliklere ve mekana dikkat edersek birkaç çözümleme yapabiliriz ve öncelikle sabırlı olmamız gereklidir. Filmde kullanılan müzikler ise film temasını güçlendirecek bir nitelikteydi. Müziklerin seçimi çok detaylı bir şekilde yapıldığı çok açıktır. İlk gördüğümüz filmin siyah beyaz olması, ama bu fazla uzun sürmüyor Bölge denilen yere gidildiğinde film direk renkli bir atmosfere geçiyor. İşte Tarkovsky burada beni inanılmaz etkilemiştir. İlk izlenim olarak renksiz göstermesi ilk izleyen için anlaşılmazlığa sürükler ancak ileriki dakikalarda bu kararsızlık yerini kaybeder. O kadar mantıklı ve mükemmel yerlerde renk anlayışını kullanmış ki filmin özelliğini gözümüzün önüne seriyor resmen. Ayrıca filminde hiçbir zaman ırk olayına değinmemiş, bir bayrak kullanmamıştır. Bunları geçelim şehir hayatını göstermemiştir bile. Tek bir problem ele alınmış ki bu da kişilerin inanç ve inançsızlık arasında ki kalmış duygularıdır.

Metafor ve Metonomi Kullanımı

Filmde inanılmaz derece metafor ve metonomiler kullanılmaktadır. Özellikle replikler; içinde o kadar anlam saklanmıştır ki çözebilmek için tekrar tekrar okumak ve dinlemek lazımdır. Özellikle ise repliklerin öyle bir yerde söylenmesi direk filmi anlatıyor. Bildiğimiz gibi duvara bakan kamera arkasında konuşan bir insan değil sözleri söyleyen. Sözler söylenirken mekan o kadar derin bir anlam yüklüyor ki gözünüzü çevirmek filmi kaçırmak gibi hal alıyor. Repliklerden bir kaçına bakarsak; Stalker’ ın kendi ifadesinden, ‘Zayıflık harika bir şeydir, güç hiçbir şey. Bir insan yeni doğduğunda zayıf ve esnektir, öldüğü zaman ise sert, kaskatı ve duygusuzdur. Bir ağaç büyürken zayıf, esnek ve tazedir. Kuru ve sert hâle geldiğinde ölür. Sertlik ve güç ölümün arkadaşlarıdır. Esneklik ve zayıflık ise varoluş tazeliğinin ifadeleridir’

‘Sevgilim, dünyamız çok sıkıcı. Bu nedenle, telepati ya da hayaletler yada uçan dairler gibi bir şey yok. Dünya kesin kanunlarla yönetiliyor, ve dayanılmaz derecede sıkıcı. Yazık ki, o kanunlar hiç çiğnenmiyor. Kanunları nasıl çiğneyeceklerini bilmiyorlar. Bu yüzden çok ilginç olsa da UFO için umutlanma.’ ‘Yaz bitmiş yazıt bırakmaksızın, dünya neşeyle esrik, ama yeterli değil. Sonsuz yaşamın himayesi, ilgisiyle mest oldum, ikna oldum şansıma, ama yeterli değil. Hiçbir yaprak, asla sararmadı, hiçbir dal hoyratça kopmadı, gün, cam gibi, her şeyi yıkadı, ama yeterli değil.’ Filmi bir nebze anlatan bu sözler o kadar fazla derin anlam yüklüdür ki bir defa ile okuyarak anlamak çok zordur. Ayrıca filmde kullanılan hayvanlar ve nesneler o kadar çok anlamı ifade ediyor ki. Oda’ya yaklaşırken ortaya çıkan köpek yaşamın hala devam ediyor olduğunu ifade etmektedir. Ayrıca en büyük nokta ise Oda’da bulunan balıklar ve bomba parçasının etrafında gezmeleri ve siyah bir lekenin üstlerini örtmesi anlam boyutu bakımdan çok fazla yöne çekilebilir.

Ayrıca Bölge’ye ulaştıktan sonra Oda’ya yolculuk en kısa yoldan değil, Stalker’in gösterdiği dolambaçlı yollardan olur. Düz ve en kısa görünen yol en doğru ve tehlikesiz olan yol değildir. Çeşitli zorluklardan geçildikten sonra Oda’nın önüne kadar gelinir. Ama Yazar ve Profesör odaya girme cesaretlerini kendilerinde bulamazlar. Çünkü Oda’da en derin, acılardan büyüyen en büyük istekler (söylenen istek değil) gerçek olmaktadır. Oda’nın hemen önünde hepsinin ahlâki zaafları ortaya çıkar. Profesör, Oda’yı, kötü niyetliler girmesin diye yok etmek üzere gelmiştir. Yazar ise kendisiyle yüzleşme, en derin acılarıyla yüzleşme cesaretinde değildir.

‘Kimler Oda’ya ulaşmakta başarılı oluyorlar” diye bir soruya, Stalker ” iyiler ya da kötüler değil, ama umutsuzlar” diye cevap verir. Bölge ve Oda, umudunu, tutunacak dalını (Tanrıyı) yitirmiş insanlık için tek umuttur. İman etmeyi unutmuş insanlık için bir umut profilidir  Stalker. Sevgide ve özveride kurtuluşu bulan, Bölge’yi “anayurdu” gören birisi. Bölge harici her yerin kendisi için hapis olduğunu söylemesiyle, “yurdundan ayrı düşmüş neyin hikayesiyle” ne kadar da örtüşüyor! Bölge, insanlık için bir anayurt, belki, kendisinden uzaklaştırıp sahtesine teslim olduğumuz hayatın bizzat kendisi! Hayata atılmış insanın, istekleriyle ve kendisiyle yüzleşmesi için, bencilliklerinden özveriye yolculuk etmesi belki de.

Sonuç
Filmde kullanılan anlam o kadar fazla ki kısaca katmanlar olarak söz edersek; gerçek katmanında bir yolculuk var. Alegori katmanında tinsel katmana ulaşamayan insanlar için çok değişik alegoriler mevcut; ama bunların hiçbirisini kastetmeyen(ya da hepsini kast eden) ve bu anlamda sembol kullanmayan bir Tarkovsky söz konusu. Ancak tinsel katmanının açılması ve deneyimlenmesiyle alegorik ve gerçek katmanının manâ bulduğu bir açılım. Herkesin ayrı deneyimine açık ve müsait büyük bir başyapıt. Ayrıca filmde entelektüel birikimin iki kanadını temsil eden Yazar ve Profesör, Stalker’ın karşılık beklemeyen özverisini, katıksız imanını anlayamazlar. Stalker için Bölge bu insanlık için son umuttur. Onu yok etmek insanlığı da uçurumunda yalnız ve umutsuz bırakmak demektir. “Artık kimse oraya gitmek istemeyecek, artık kimse inanmıyor” diyerek ağlayan Stalker’a, kendisini özveriyle ve karşılık beklemeyen aşkla seven karısı “götürecek kimse bulamazsan beni götür” diye şevkatle ve sevgiyle cevap verir. Çocukları, İz Sürücülerin çocuklarında sık olan bir mutant çocuktur. Ayakları yoktur. Stalker, karısına ” ya sende de işe yaramazsa?” diye cevap verir. Umudun olmasının, o umudun gerçek olmasından çok daha önemli olması! Diyerek yitirilmemiş umutlar bilinmeyeni keşfetmek için atılmış ilk adım olarak görebiliriz.

Özellikle ilgimi çeken nokta ise Stalker’ın kızı en son sahnede 9. Senfonin çaldığı arka planda 3 bardak ile oynamışıdır. Kızdaki inanılmaz yetenek ve güç hala bir umudun olduğunun göstergesidir. Özellikle ise sadece bakışlarıyla telepati yöntemiyle hareket ettirmesi o kadar ilginçtir ki soru sormadan durmamız imkansız hale geliyor. En son olarak küçük bir araştırma sonucunda Tarkovsky’nin Stalker adlı yapıtını bizim Mutasavvıf Feridüddin Attar’ın Mantık-ut Tayr adlı eserine benzettim. Kısaca bu eser ise; kuşlar, padişahları “Simurg”u bulmak üzere yola çıkmak isterler. Onlara en bilge kuş olan “Hüdhüd” önderlik edecektir. Kuşların tek tek gelip kendilerine dair konuşmalarından ve bunlardan çeşitli özelliklerin tasavvufî tahlilinin yapılmasından sonra kuşlar Hüdhüd’e başka sorular yöneltirler. Cevaplardan sonra kuşlar yola düşmek isterler öncelikle Hüdhüd onlara açıklayıcı bir konuşma yapar. Fakat bu konuşmanın ardından bahane getirmeye başlarlar. Hüdhüd tek tek bahaneleri cevaplar. Bahanelerin sonunda bir kuşun yolu anlatmasını istemesi üzerine Hüdhüd Simurg’a ulaşmak için gidilecek yolu anlatır; aşılması gerekilen yedi vadi vardır, hepsi de çetindir.

Vadilerin adları sırasıyla: Talep, Aşk, Marifet, İstiğna (ihtiyaçsızlık), Tevhid, Hayret, son olarak da Fakr ve Fena‘dır. Hüdhüd bu vadilerin her birini anlatır, daha sonra etkilenen kuşlar yola koyulurlar. Binlerce kuş olarak çıktıkları yoldan sadece otuzu Simurg’un dergâhına varabilir. Sonunda Simurg’u gördüklerinde ise Simurg’un kendileri olduğunu fark ederler; dergâh aslında bir aynadan ibarettir.

Stalker filmi de aynen Mantık-ut Tayr gibi tasavvufî anlamaya açık bir filmdir. Filmin tinsel katmanı, diğer katmanlarını içerecek ve kapsayacak kadar genişler. İnsanın hakîkat arayışının bir dışavurumu olarak yansıyan filmde, bu arayışın çeşitli özelliklerini gözümüzün önüne getirmemizi sağlayan Tarkovsky, bir şekilde hakîkatle ilişkisi açısından üç ayrı insanla bizi karşı karşıya getirir. Mantık-ut Tayr’ın değişik özelliklere sahip kuşları gibi. iz sürücü izle stalker altyazılı izle s


iz sürücü film incelemesi, iz sürücü film analizi, iz sürücü film yorumları, stalker film incelemesi, stalker film analizi, stalker film eleştirisi, tarkovsky stalker film analizi, stalker filminin analizi

Yorumlar

Daha yeni Daha eski