ŞİZOFRENİ: Zihin Bölünmesi

 Aslında Şizofreni hep vardı belki ama diğer akıl hastalıklarından ayırmak uzun yıllar hatta tanımlanması için 20. yüzyılı beklemek gerekti. Şizofreni hastalarına yüzyıllar boyu “şeytan tarafından ele geçirilmiş” denildi, çoğu ölümle sonuçlanan insanlık dışı müdahalelere maruz kaldı. Osmanlı dünyasında Batı’ya nazaran çok daha insani muamele gören şizofrenler 1870’lerde atların bulunduğu ahırlara konulduğu için, “tımarhane” kelimesi dilimizde farklı bir anlam kazandı.

Mental bir bozukluk çeşidi olarak nitelenen bu hastalık kronik bir psikiyatrik bozukluktur. Şizofrenler, yanılsamalar ve halüsinasyonlar nedeniyle, gerçekliğin çarpıtılmış biçimlerini yaşarlar.

Bir insanın ömrü boyunca yakalanma riskinin yaklaşık yüzde 1 olduğu tahmin edilen şizofreni (zihin bölünmesi), tıptaki gelişmelere rağmen hâlâ insan psikolojisinin en büyük gizemlerinden biri. Bu yüzde 1 olduğu tahmin edilen hastalık dünya üzerinde yaklaşık 50 milyon ve halen bir ruh sağlığı yasası olmayan ülkemizde ise yarım milyon insanı kapsıyor.

Tarihin farklı dönemlerinde farklı kültürlerinde araştırmalar ve yorumlar yapılmış; ruh hastaları çoğu zaman şüpheyle, korkuyla ve tiksinmeyle karşılanmıştır.

16. yüzyılda deliliğe “beynin içindeki taşlar”ın sebep olduğu düşünülüyordu. Hieronymus Bosch tarafından yapılan bu tabloda, başında huniyle bir şarlatan gibi resmedilen “doktor”, hastanın kafatasına açtığı delikte taş arıyor.

Yanılsamalarla başlayan ve kişilik davranışlarıyla ilerleyen ruhsal bozukluk; Orta Çağ ve Rönesans Avrupa’sında büyücülük ve şeytan ruh hastalıklarının kaynağı olarak kabul edildiğinden, işkence aletlerinin şeytani etkileri ortadan kaldıracağına inanıldığı için acımasız müdahaleler ile çoğunlukla ölümle sonuçlanıyordu. Tarihte bir çok insan 'şeytan tarafından esir alındı' düşüncesiyle diri diri yakıldı.

Bir dönem İngiltere'de ve ABD’de hastalar “meraklıların görmesi için” Pazar günleri sergileniyordu.

17 yy. yüyıllarında akıl hastalarının birçoğu hapishanelerde veya diğer uygun olmayan kurumlarda tedavi ediliyor; hastaların zincire vurulduğu tımarhaneler ise insanlık dışı koşullarıyla tanınmaya devam ediyordu.


Philippe Pinel: Zincirden Kurtaran

Tüm bunlara rağmen genel olarak, 18. ve 19. yüzyıllar boyunca, akıl hastalarına insani ve merhametli bir yaklaşım savunuldu. Fransa’da 1793’te Salpetrière Hastanesi başhekimliğine getirilen Philippe Pinel, zincire vurulmuş hastalarının çözülmesini sağladı. Bu adım ruh hastalıklarının tedavisinde önemli bir dönüm noktasıdır. Ruh hastalarına karşı nazik ama kesin bir yaklaşım öneren, ‘ahlaki’ bir tedavi geliştiren Pinel, modern psikiyatrinin babası olarak kabul edildi.

1911’de İsviçreli psikiyatrist Eugen Bleuler, bu hastalık için eski Yunancada bölünme anlamına gelen “schisme” kelimesi ile zihin anlamına gelen “phrenia” kelimesinden türetilen “şizofreni” teriminin kullanılmasını önerdi. 

Şİzofreni; ciddi bir beyin rahatsızlığıdır.

Şizofreni Tedavisi

Şizofreni derecesi kişiden kişiye değişmektedir. Bazı hastalar sadece bir psikotik atak geçirirken bazıları ise yaşamları boyunca onlarca atak geçirebilirler. Şizofreni tedavisi olmayan ama uygun şekilde bir şizofreni tedavisi görüldüğünde semptomları kontrol altına alınan hastalıktır. İlaç tedavisi, psikoterapi veya sosyal beceri eğitimleri gibi süreçler bu hastalığın tedavisinde kilit roldedir.

Günümüzde halen şizofreniye neyin sebep olduğu bilinmemektedir. Yapılan araştırmalar hastalığın genetik ve çevresel faktörlerce tetiklendiğini göstermektedir. Şizofreniyi neyin arttırdığını ya da tetiklediğini anlamak, tedavide başarılı olunmasını sağlayan önemli bir faktördür.

Yorumlar

Daha yeni Daha eski