Algı Sürecinin İşleyişi: Yükleme Kuramı

 📎 Sosyal bir varlık olan insan, yaşamının her alanında diğer insanlarla etkileşim halindedir. Bireyler, çevresiyle ilgili yaptığı her türlü gözlemle ve diğer insanlarla kurdukları iletişimle çevreyi ve insan davranışlarını analiz edip ortaya çıkan durumların arkasında yatan nedenleri merak eder, anlamaya çalışır ve önceki tepkilerden yola çıkarak yaptıkları yüklemelerle birlikte, olaylar ve insanlar hakkında çeşitli tahminlerde bulunurlar.

Dinamik bir biçimde işleyen bu sistem, yükleme kuramı olarak adlandırılmaktadır. Çevresel ve toplumsal faktörler gibi sosyal faktörlerin insan üzerindeki etkilerini inceleyen bir alan olan sosyal psikoloji, yükleme kuramını da kendi içerisinde barındırmaktadır.

Kişinin hayatındaki anlam arayışı, onu sosyal yaşantısında, yükleme süreçlerine başvurmaya iter. Bu bağlamda yükleme süreci ve sosyal algı birbirleriyle iç içe geçmektedir. İnsanlar toplumsal yaşam içerisinde diğer bireylerle karşılaşırlar ve bu karşılaşmalarında isteyerek ya da istemeyerek, o kişiler hakkında çeşitli tahminlerde ve çıkarımlarda bulunurlar. Bu çıkarımları yaparken de karşısındakinin düşünceleri, davranışları, sosyal statüsü ve giyim kuşamı gibi unsurları göz önünde bulundururlar ve o kişilere belirli nitelikler yüklerler.

Yükleme süreci, sistematik bir biçimde birbirini izleyen üç temel aşamadan oluşmaktadır. Yükleme süreci içerisindeki “davranışı gözlemleme” aşaması, yüklemeyi yapmak için başvurulan ilk adımdır. Bu aşamada birey, hem etkileşim halinde olduğu kişinin davranışlarını hem de kendisinin sergilediği davranışları gözlemlemekte ve bir ön çıkarım yapmaktadır. Ancak günlük yaşantıdaki davranışların bir kısmının ani refleksler gibi bilinç dışı davranışlardan veya su içmek, uyumak gibi rutin alışkanlıklardan kaynaklı olması yalnızca davranışı gözlemleyerek, bir kişi hakkında yaptığımız çıkarımın yetersiz olmasına neden olmaktadır. Bu durumda çıkarımın daha yeterli olması için yükleme sürecinin ikinci aşaması olan “amacın yargılanması” adımına başvurulmaktadır.

İnsanlar, yaşamları süresince kendilerine çeşitli amaçlar belirler ve bu amaçlara uygun olacak davranışlar sergilerler. Yüklemeyi yapacak kişi de karşısındakilerin davranışlarını gözlemlerken aynı zamanda davranışın amacını ve sergilenme biçiminin amaca uygun olup olmadığını da göz önünde bulundurur ve daha tutarlı bir çıkarımda bulunmayı hedefler. Fakat gözlemlenen davranışın çevresel faktörler tarafından belirlenmesi veya tek amacının olmaması, davranışın hangi amaca uygun olarak sergilendiğini tespit etmek konusunda yüklemeyi yapan kişiye, zorluk çıkarmaktadır. Bu nedenle yapılacak çıkarım, ilk iki aşamayla son bulmamakta ve bireyi, yükleme sürecinin son aşaması olan “kişisel özelliğe dayalı” yükleme yapmaya yöneltmektedir.

Bireylerin kişisel özelliğe yükleme yöntemine başvurması, “niçin?” sorusuna cevap bulmalarını kolaylaştırır ve diğer aşamalardaki yöntemler sonucunda, ortaya çıkabilecek bir sürü farklı olasılığı saf dışı bırakarak yüklemeyi kişisel özelliğe dayandırıp daha tatmin edici bir yükleme yapmasına katkı sağlamaktadır.

İnsanlar, çevre, yaşam ve kişisel eylemler hakkında nedensel açıklamalar yapmak için yükleme sürecine başvururlar. Bu yükleme süreciyle ilgili olarak; Heider, Kelley, John ve Davis gibi isimler çeşitli kuramlar geliştirmiş ve öncü çalışmalarda bulunmuşlardır. Yükleme kuramının temellerini atan Heider, insanların dünyayı anlama ve kontrol etmenin, onlara motivasyon sağladığını ve bunun bir ihtiyaç olduğunu öne sürer. Bu ihtiyaçların giderilmesi için de nedensel yüklemeler yaptıklarını belirtir.

Heider (1958) yaptığı çalışmalarda yüklemeyi yaparken, davranışı gözlemlemekten çok davranışın amacını yargılayarak, kişisel özelliklere dayalı bir yükleme yapılması gerektiğini savunur. Heider’e göre insan davranışları, kişiye ait özellikler veya kişinin içinde bulunduğu koşullar sonucunda ortaya çıkmaktadır. Yani davranışın oluşmasında kişisel ve çevresel olmak üzere iki önemli faktör ekili olmaktadır.

Bir davranışın amaçsal olması için amaca uygun bir çaba sergilenmelidir. Ortaya konan çabanın büyüklüğü hedefin durumuyla orantılı olarak farklılaşabilir. Belirlenen bir amaca ulaşmak için sergilenen çabayla birlikte bireysel yetenek de yer almaktadır. Yüklemeyi yapacak kişi ise bu yetenekler hakkında bilgi sahibi olmalıdır.

Örneğin ehliyet almak isteyen birinin direksiyon sınavını tek seferde ve az bir çaba göstererek başarıyla tamamlaması. O kişinin bu konuda yetenekli olduğunu ve iyi araç kullanacağı sonucunu düşündürürken, sınavı yoğun çaba göstererek birkaç seferden sonra tamamlayan biri için şans faktörünün etkili olduğu düşünülür ve kişinin araç kullanabilmesi hakkında daha olumsuz yüklemeler yapılmasına neden olabilir.

Heider (1958) kendi kuramında, bir davranışı anlamlandırabilmek ve geleceğe yönelik tatmin edici çıkarımlarda bulunabilmek için davranışın amacının algılanmasını buna uygun olarak da eylemi sergileyen kişinin özellikleri hakkında bilgi edinip, kişisel özelliklerine yönelik yüklemeler yapılması gerektiğini öne sürmektedir.

Yükleme süreciyle ilgi bir başka kuram da John ve Davis (1965) tarafından ortaya atılmıştır. John ve Davis, deneysel çalışmalar üzerinde yoğunlaşmışlar ve yükleme yaparken sergilenen davranışların doğuracağı sonuçların değerlendirilmesi gerektiğini savunmuşlardır. Onlara göre; bireyler, davranışlarını farklı seçenekler dahilinde belirler ve davranışlarını seçerken ortaya çıkabilecek sonuçları da göze alırlar.

Örneğin kendisinden maddi destek talep eden bir arkadaşını geri çeviren kişinin, cimri olduğu çıkarımı yapılabilir. Ancak bu çıkarımın güvenilirliği oldukça tartışmalıdır. John ve Davis, bu tartışmayı azaltıp kişisel özelliğe yönelik yapılan yüklemelerin güvenilirliğini artırmak için “davranışın sosyal istenirliği” ipucunu ortaya atmışlardır.

Burada, sergilenen davranışın toplum normlarına ne kadar uyup uymadığına odaklanılır. Eylemin tersini gerçekleştirmek isteyen biri, sırf toplum normlarına uygun hareket etmek için yapmak istemediği bir şeyi yapmayı tercih edebilir. Bu nedenden dolayı eğer bir davranış, toplum normlarına ters düşme pahasına bile gerçekleşmişse, o davranış hakkında yapılan yüklemenin güvenirliği daha fazla olabilir.

John ve Davis’in (1965) yükleme kuramındaki diğer önemli nokta da, davranışın özgürce mi yoksa zorunluluk sonucunda mı yapıldığıdır? Örneğin hırsızlık yapan birine müdahale eden kişi polisse, kişisel özelliğe dayalı bir yükleme yapmaktan ziyade sergilediği davranışın meslek gereği olduğunu öne sürmek daha olasıdır. Ancak müdahaleyi yapan kişi olay yerinde bulunan sıradan bir kişiyse, sergilediği davranışından ötürü kişisel özelliğine yönelik bir yükleme yapılarak o kişinin iyi ve duyarlı biri olduğu sonucu çıkarılabilir.

Davranışın özgür seçimi de tıpkı toplumsal normlarla uyuşmayan davranışlarda olduğu gibi kişinin özellikleriyle ilgili daha çok bilgi vermektedir. Bu gibi durumları göz önünde bulunduran John ve Davis, yükleme kuramlarında, yapılan eylemin sonucu ve bu sonuca yönelik yapılan yükleme arasındaki ilişkiyi analiz edip bireylerin kişisel özellikleri hakkında çıkarımlar yapılmasını hedeflemişlerdir.

Bir başka yükleme kuramcısı olan Kelley ise, yüklemelerin yapılmasını üç farklı boyutta incelemeyi amaçlar. Bu boyutlar, ayırt edicilik, fikir birliği ve tutarlılıktır. Bu boyutları bir örnek üzerinden açıklayalım. Bize karşı öfkeli olan birini düşünelim. Bu durumda ayırt ediciliği ölçmek için öfkeli olan kişinin yalnızca bize karşı mı öfkeli olduğuna yoksa herkese karşı mı öfkeli olduğuna bakarız. Fikir birliğini ölçecek olursak da sadece o kişinin mi bize öfkeli olduğunu yoksa başkalarının da bize karşı öfkeli olup olmadığını gözlemlememiz gerekir. Son olarak tutarlılığı ölçmek içinse bize karşı öfkeli olan kişinin bu tutumunun o zamana mı özgü olduğuna yoksa tüm zamanlarda mı öfkeli olduğuna bakarız ve bu üç bilgi dahilinde o durum için bir yükleme yaparız.

Yükleme yapmak için kullanılan bu üç durumun farklı kombinasyonları olabilmekte ve yapılacak yüklemeler de bu kombinasyonların yüksekliğine ve düşüklüğüne göre şekillenmektedir.

Örneğin her üç boyut da yüksekse (öfkeli kişi, sadece bize karşı öyleyse, onun dışındaki kişiler de bize karşı öfkeliyse ve bu durum sürekli oluyorsa) davranışın nedenini kendimize yüklemeye eğilimli oluruz. Eğer ayırt edicilik ve fikir birliği düşükse ancak tutarlılık yüksekse (öfkeli kişi, bize karşı her zaman böyleyse ve diğer kişiler bize karşı öfkeli değilse) davranışın nedenini öfkeli olan kişiye yükleriz. Eğer ayırt edicilik yüksekse fakat diğer iki boyut düşükse (öfkeli birey, yalnızca bize karşı ve sadece o gün öyleyse fakat diğerleri için aynı şey geçerli değilse) bu davranışının nedeninin yalnızca o ana ve o duruma özgü olduğunu düşünme eğiliminde oluruz.

Birçok olasılığın bulunduğu yükleme süreçleri için Kelley (1972) indirgeme yaklaşımını öne sürmüştür. Bu yaklaşıma göre yükleme, en olası duruma yapılmaktadır. Örneğin bir alışveriş merkezinde bize test ürünü ikram eden satış temsilcisinin, bu davranışı sonucunda kişilik özelliğine dayalı bir yükleme yapıp onun iyi biri olduğu konusunda bir çıkarımda bulunmazken; sokak simitçisinin, sokak hayvanlarını beslediğini gördüğümüzde onun kişiliğine yönelik olumlu bir yükleme yapma eğiliminde oluruz.

Yükleme sürecinin bazı durumlarında gözlemci kaynaklı yanlılıklar ortaya çıkmaktadır. Bu yanlılıklardan bazıları, kişinin benlik saygısını korumasından veya kontrol etmeye karşı duyulan aşırı istekten kaynaklanırken, bir kısmı da yetersiz bilgi ve yetersiz gözlemden dolayı gerçekleşmektedir. Bunun sonucunda da “temel yükleme hatası”, “aktör-gözlemci etkisi” ve “kendine hizmet eden yükleme yanlılığı” gibi durumlar ortaya çıkmaktadır.

Bireyler, başka birinin davranışın nedenini, olayın gerçekleşmesine neden olan çevresel etmenleri göz ardı edip daha çok o kişinin özelliklerine yüklemeleri sonucunda temel yükleme hatası yapmaktadırlar.

Aktör-gözlemci etkisi ise bireylerin bir başkasının olumsuz davranışlarını içsel nedenlere yüklerken kendi olumsuz davranışlarını daha çok dışsal-çevresel faktörlere yükleme eğiliminde hareket etmeleri sonucunda ortaya çıkan yükleme hatasıdır.

Kendine hizmet eden yükleme yanlılığı da kişilerin, başarılarını kendi kişisel özelliklerine atfederken başarısızlıklarının dışsal sebeplerden ötürü gerçekleştiğini öne sürmelerinden kaynaklanmaktadır.

Kişilerin yaşantılarındaki davranışların büyük bir kısmı birbirleriyle kurdukları etkileşime dayanmaktadır. Bu nedenle insanlar, yaşamları boyunca sürekli olarak yükleme süreçlerine başvururlar, yüklemeler sonucunda da insanları algılamayı, kendi yaşantılarını düzenlemeyi ve kontrol etmeyi amaçlarlar. Yükleme kuramları da bu süreçlerle ilgili değerlendirmeler ve geliştirici çalışmalar yaparak insanları ve çevreyi anlama konusunda daha tutarlı ve daha sistemli olmayı amaçlamaktadır. Bu özelliğiyle de psikolojik çalışmalarda özellikle de sosyal psikoloji kapsamındaki çalışmalarda oldukça önemli bir yere sahiptir.

Sosyal psikolojinin temel inceleme konularından bir olan sosyal düşünce, insanların tavırlarına, tutumlarına ve başkalarıyla ilgili algılama süreçlerine odaklanır ve bunlara yönelik yapılacak çıkarımlardan faydalanarak sosyal sorunların çözüme kavuşturulmasına katkı sağlar. Bu nedenle sosyal psikoloji, yaptığı çalışmalarda ve incelemelerde yükleme kuramıyla sürekli olarak etkileşim halindedir.

Yükleme süreçlerinin nasıl işlediği ve yüklemelerin nasıl yapıldığıyla ilgili durumlar insanlar tarafından ne ölçüde anlaşılırsa, başkalarının davranışlarına ve çevreye ilişkin yaptıkları nedensel yüklemeler de o ölçüde tutarlılık kazanacaktır.

Yorumlar

Daha yeni Daha eski