📎 1997 yılının Mart ayında Kaliforniya'da lüks bir malikanede 39 kişi ölü bulundu. Bütün cesetler, ayaklarında siyah Nike ayakkabılar ve yüzlerinde mor peçelerle düzgün bir şekilde uzanıyordu (Nike ayakkabının seçilme nedeni logosunun kuyruklu yıldızı andırması).
Bu kişilerin hepsi bir toplu intiharda ölmüştü ve hepsi eski bir üniversite profesörü olan Marshall Applewhite tarafından kurulan Cennetin Kapısı olarak adlandırılan kapalı bir tarikatın üyesiydi.
Tarikat üyeleri isteyerek ve huzur içinde ölmüştü. İntihar edenler, Hale-Bopp kuyruklu yıldızının onları cennete götüreceğine inanıyorlardı. Hale-Bopp’un kuyruğu aslında uzay gemisiydi ve görevi de onları alıp yeniden vücut bulacakları bir hayata götürmekti.

Toplu intihardan birkaç hafta önce Hale-Bopp dünyaya henüz çıplak gözle görülemeyecek kadar uzaktı ve bazı tarikat üyeleri gidip çok güçlü ve pahalı bir teleskop satın almışlardı. Kuyruklu yıldızı ve arkasındaki uzay gemisini daha iyi görmek istiyorlardı. Birkaç gün sonra ise teleskobu mağazaya iade edip, paralarını kibarca geri istediler.
Mağaza müdürü, tarikat üyelerine görüntüde bir sorun yaşayıp yaşamadıklarını sorduğunda, Heaven's Gate üyeleri: “Kuyruklu yıldızı bulduk, ancak arkasında onu izleyen hiçbir şey gözükmüyor" demişlerdi. Mağaza müdürü onları teleskopta bir sorun olmadığı, çünkü kuyruklu yıldızı izleyen herhangi bir şey olmadığı konusunda ikna etmeye çalışsa da tarikatçıların fikirlerini değiştirememişti.

Tarikatçıların bu konuda tavırları son derece açıktı onlara göre Hale-Bopp Kuyruklu yıldızını uzaylılara ait bir geminin izlediği kesindi eğer o pahalı teleskop uzay gemisini gösteremiyorsa, o zaman teleskopta bir sorun var demekti.
Tarikat üyelerine göre uzay gemisinin onları alabilmesi için öncelikle mevcut “biçimlerinden” kurtulmaları gerekiyordu. Yani hayatlarına son vererek bedenlerini terk etmeliydiler.
İnançlarına o kadar sıkı bağlıydılar ki; kuyruklu yıldızın arkasında uzay gemisi olmadığını kendi gözleriyle görmelerine rağmen ritüellerini yerine getirip (uyuşturucu alıp üzerine votka içtikten sonra kendilerini plastik torbalarla boğarak) toplu intiharı gerçekleştirdiler.

Düşünceleri size tuhaf, akıl dışı ve bilinçsizce geliyor olabilir ancak genel olarak Cennetin Kapısı tarikatının üyeleri hiç de bilinçsiz değillerdi. Onları tanıyan komşuları, üyelerin kibar, akıllı ve makul insanlar olduklarını söylüyordu. Dahası, bilgisayarlar ve internet konusunda da uzmandılar ve yaşamlarını son derece yenilikçi internet sayfaları tasarlayarak kazanıyorlardı. Onlarla yakın ilişkideki müşterileri onların sıra dışı zekalarından, yetenek ve yaratıcılıklarından etkilenmişlerdi.
Peki, ama bu zeki, aklı başında insanları gerçek dışı bir düşünme biçimine ve kendine zarar veren davranışlara iten süreç neydi? Bkz: Bilişsel Çelişki Kuramı
Bilişsel Çelişki Kuramı
Çoğumuz kendimizi makul, ahlaklı ve zeki görmeye gereksinim duyarız. Akıl dışı, ahlaksızca ya da aptalca davrandığımızı gösteren durumlarla karşılaştığımızda bundan oldukça rahatsız oluruz.
Kişinin alışılmış (tipik olarak olumlu) benlik kavramına karşıt olan eylemlerin neden olduğu bu rahatsızlık duygusu bilişsel çelişki olarak adlandırılır. Yarım yüzyıllık araştırma birikimi bilişsel çelişkinin insanın düşünce ve davranışlarının temel güdüleyicisi olduğunu ortaya koymuştur.

Bilişsel çelişki, insanların benlik saygılarını tehdit ettiği için her zaman bir rahatsızlık yaratır ve biz de buna tepki olarak bu rahatsızlığı azaltmaya çalışırız. Bu süreç açlık ve susuzluğun etkilerine çok benzer. Rahatsızlık bizi yemek yemeye ya da su içmeye güdüler.
Açlık ya da susuzluğumuzu yiyerek ya da içerek gidermenin aksine, çelişkiyi azaltmaya giden yol her zaman o kadar da basit ve bariz değildir. Bu durum, dünya üzerine düşünme biçimimiz ve davranış şekillerimizde de etkileyici değişikliklere neden olmaktadır.

Cennetin Kapısı tarikatının üyeleri, bilinçli ve aklı başında insanlar olmalarına rağmen nasıl olur da çoğumuzun trajik ve anlamsız olarak nitelendireceği ve toplu intiharla sonuçlanan bu duruma düşebilmişlerdi?
Bu durum aslında göründüğü kadar garip değildir. Liderlerinin karizmatik ve ikna edici olması, grubun görüşlerinin toplumsal destek görmesi, grupların karşıt görüşlerden kendilerini yalıtmaları ve kapalı bir sistem oluşturmaları gibi birçok tetikleyici etmen söz konusudur. Tüm bunlarla birlikte katılımcıların zihinlerinde de yüksek düzeyde bir inancın var olması eyleme geçmelerindeki en güçlü etmeni oluşturuyordu.

İnsanlar bir inanç uğruna ne kadar çok şeyden fedakarlık edip ne kadar çok çalışırsa, görüşlerinin doğruluğu konusunda kendi kendilerini ikna etme gereksinimi de o denli artacaktır, hatta kendileriyle aynı inancı taşımayan insanlar için üzülmeye veya onlara saldırmaya bile başlayabilirler.
Cennetin Kapısı tarikatının üyeleri inançları uğruna birçok şeyden fedakarlık etmişlerdi. Arkadaşlarını ve ailelerini terk etmiş, işlerini bırakmış, para ve mal varlıklarından vazgeçmiş, dünyanın bir ucuna taşınmış ve inançları doğrultusunda uzun ve zorlu bir çalışmaya kendilerini adamışlardı. Bu faktörlerin hepsi onların inançlarına duydukları bağlılığı arttırıyordu.

Cennetin Kapısı üyelerinin uzay gemisini göstermeyen teleskobun arızalı olduğunda diretmesi şaşırtıcı bir durum değildir. Aksi takdirde dayanabileceklerinin ötesinde bir bilişsel çelişkiye maruz kalacaklardı ve yaptıkları tüm çalışmaların, vazgeçtikleri tüm şeylerin bir hiç uğruna olduğu fikrine kapılacaklardı.
Bu nedenle ne kadar trajik ve tuhaf olsa da her şeye rağmen daha yüksek bir hayata kavuşacaklarına inanmaya devam etmişler, “biçimlerinden” kurtulmak istemişler ve intiharı gerçekleştirmişlerdir.
Yorum Gönder