Tablo: Çevresini pek genç insanların sarmış olduğu bir ihtiyar.

Abel, Gallois, Carnot, bizim üzerinde durup durup düşündüğümüz buluşlarıyla, bilimlerine ve yaşadıkları döneme damgalarını vurdular ve neredeyse yeniyetmelik çağında göçüp gittiler. Bilim, çocukları sever; ne kendisi, ne çocuklar, o rengini atmış, köhne geleneklere gereksinim duyar. Deha daha çim iken çiçek açar ve yenilenme hızla gider. Oysa filozof yaşlı bir adamdır oldum olasıya. Çünkü, çok uzun yıllar ister, çok büyük bir sabırla oluşur ve hazırlanır; zaman alır, tarihle dolar ve gençlere de gereksinme duyar. Başka bir deyişle, daha işin başındayken, ansiklopediyi kendinde özümsemeden felsefe yapılamaz. Bir bilim adamı, hudutları dar ya da sivrilmiş alanlarda, genç yaşta iken buluşlar ortaya koyabilir; filozof ise, geniş bir alanı çok geç bulur, tüm bilimlerde gençlik yılları kadar uzun bir süre harcamış olsa da: Üstelik, bu sonu gelmez yolculuğu bitiremeyeceğini de göze alır. Burada geçerli tunç yasa şudur: Ya hep ya hiç. Adına saygısı olan hiç bir filozof bundan kurtaramamıştır yakasını, ne sayılardan yasalara adım adım ilerleyen Platon; ne hem hekim, hem söz sanatı ustası Aristoteles; ne cebirci ve tanrıbilimci Descartes; ne teknik adam ve filolog Leibniz; ne de dersleri yeni bir ansiklopedi oluşturan Auguste Comte ...

Bizlere çok yakın olan Bergson, döneminin sağlık bilimlerinden anlar; biyolojiye el atar ve yolunun bitiminde, insan bilimlerinin son ucundaki dinler tarihi üzerinde bir kez daha düşünürken ölür. Bir insanın kendisini filozof sayabilmesi için, bütün bilimleri bilmesi yeterlidir diye bir şey söylemiyorum; sadece, bunun gerekli olduğunu belirtiyorum. Bu koşulun gerçekleşemez bir şey olduğunu ileri sürenlere de, her zaman gerçekleşmiş olduğunu söyleyerek yanıt veriyorum. Yaşlı adam, kendini düşünmeye vererek canlı, yaratıcı ve hızla ilerleyen genç bilimlerde tur atar: Yalnız bu yolla işine başlayabilir. Emmanuel Kant, eleştirel adı verilen yapıtlarından önce, aritmetikten geometriye, astronomiden insan bilime, bütün bir devreyi azimle tamamlamıştı. Bu gerekli bilgiden kendini yoksun tutmakla, böyle bir ön hazırlığı yok saymakla, insan kolayca mantıkçı, çevirmen, tarihçi, yorumcu, ideolog ya da tercüman olabilir; saydığımız bütün bu yararlı ve saygıya değer işleri yürütebilir; ama filozof olamaz. Bu koşul, korkunç ve çekilmez bir şey gibi görülebilir; ama, eskiden olduğu gibi bugün de, her an ve her zaman zorunludur. Çünkü, meslek birleşime zorlar insanı. Öte yandan zaman da kendisini hesaba katmadan yapılmış olan her şeyden öcünü alır eninde sonunda. Sartre işine ve meslek yaşamına başlarken, kendinden emin bir küfürbazlıkla, tüm bilimsel öğrenimi bir yana atmıştı, çok geçmeden de bağlanma felsefesini icat etmişti. Oysa toplumsal da içinde olmak üzere, her yenilik,bu yüzyılda, bilimin son kaydettiği ilerlemelerden kaynaklanmıştı özünde; bu yüzden adı geçen bağlanma da tarihle olan randevularını kaçırmıştır. Ne var ki, bu tersine örnek de seve seve izlenildi.

Tablomuza yeniden dönelim: İhtiyar. gençlerin çevresinde söylenenleri anlıyor ve onların herbirince ve çevrenin ötesinde herkesçe anlaşılabilmek için, çeşitli dillerde konuşuyor.
Yorum Gönder