Oedipus Kompleksi: Freudyen Bir Bakış

 📎 “Baba, ben büyüyünce seninle evleneceğim.” ya da “Annem gibi bir eş arıyorum.” cümleleri tanıdık geldi mi? Peki bize bu cümleleri söyleten bilinçaltımızda neler yatıyor?

Oedipus Kompleksi, Sophokles'in meşhur Oedipus Tragedyası'ndaki, annesiyle evlenen Oedipus'un dramında olduğu gibi, adını eski mitolojik öykülerden alır. Ensest isteklerin başlangıcı olarak görülen Oedipus Kompleksi, Freud'a göre 4-5 yaş arasındaki erkek çocuklarda babayı kendine rakip olarak görme ve annenin gözdesi olma şeklindeki davranış tarzını belirtmek için kullanılmıştır.

Mitolojiye göre, Antik Yunan'da Thebai şehrinin kralı Laius'un çocuğu olmaz ve Apollon'a derdini anlatır ve yardım ister. Apollon "bir oğlun olacak, ama bu çocuk ileride seni öldürecek, kraliçe yani annesi ile evlenecek ve herkes mutsuz olacak" der. Laius, Apollon'u dinler ancak, bir süre sonra kraliçe hamile kalır ve bir erkek çocuk dünyaya getirir.

Kral Laius bu çocuğu öldürtmek için emir verir. Kraliçe Jocasta araya girer ve celladı, bebeği öldürmemesini, uzak ve tenha bir yere bırakarak ölüme terk etmesine razı eder. Cellat bebeği ayağından ağaca asar ve ölüme terk eder. Yoldan geçen ve başka bir şehrin kralının emrinde olan çobanlar çocuğu kurtarırlar. Bebeği Korinthos Kralı Polybos'a getirirler. Bu şehrin kraliçesi de çocuğu olmadığından bu bebeği çok sever ve evlatlık alıp, büyütmeye karar verir. Asılı kaldığı ipin etkisiyle ayağı şişip incinen bebeğe ayağı şiş anlamına gelen Oedipus adı konulur.

Oedipus büyüyünce, hakikati öğrenebilmek için kahinlerin memleketi Delphoi'ye gitmeye karar verir ve Polybos'un gerçek evladı olmadığını öğrenir ve gerçek ailesinin kim olduğu öğrenmek için Apollon'a gider. Apollon da Oedipus'a kehaneti anlatır. Kehaneti gerçekleştirmek istemeyen Oedipus, babasını öldürmek istemez ve uzaklara kaçmak için yola koyulur fakat yolculuğu sırasında meydana gelen bir yol verme çatışmasında karşısına çıkan yaşlı bir adamı ve 3 görevlisini öldürür. Ölen yaşlı adam Kral Laius'ın ta kendisidir.

Oedipus bilmeden öz babasını öldürmüştür. Olaydan sonra yoluna devam eden Oedipus, yolculuğun sonunda -hiç bilmediği- doğduğu kente gelir ve kenti lanetledeği için önüne çıkan herkese bilmece soran, doğru yanıtı veremeyenleri de öldüren bir mitolojik yaratık olan Sphinx ile karşılaşır.

Sphinx bilmeceyi Oedipus'a da sorar: "Sabahları dört ayağı, öğlen iki ayağı ve akşamları üç ayağı ile yürüyen nedir?" der. Oedipus hemen yanıtlar: "Sabahları yani hayatın ilk dönemlerinde el ve ayakları üzerinde emekleyen, hayatının öğle vaktinde yani büyüyünce iki ayağı üzerinde yürüyen ve hayatının akşam vaktinde yaşlılığında ayaklarına ek olarak bastonu bir ayak gibi kullanan varlık insandır" der. Bu yanıt karşısında Sphinx kenti affeder ve kendini uçurumdan atarak intihar eder.

Olay halk tarafından çok büyük bir sevinçle kutlanır ve Oedipus'a kurtarıcı gözüyle bakılır. Laius'un ölümüyle boşalan krallık da kurtarıcı Oedipus'a verilir. Otoritesini daha da sağlamlaştırmak isteyen Oedipus, eski kralın dul karısı olan Jocasta'yla yani gerçek annesiyle evlenir ve dört çocukları olur.

Bu duruma çok öfkelenen Tanrılar, kent üzerine kuraklık, kıtlık ve sefalete neden olan felaketler yağdırırlar. Bu felaketlerin nedenini öğrenmek için bir büyücüye danışan Oedipus, büyük bir keder içinde kehaneti öğrenir. Oğluyla evlendiğini öğrenen Kraliçe Jocasta kendini öldürür, Oedipus da, annesinin iğnesi ile kendi gözlerini kör eder.

Gerçeği öğrenen kızgın kent halkı felaketin sorumlusu olarak Oedipus'u aşağılar ve kentten kovarlar. Krallığı elinden alınan ve gözden düşen Oedipus'a kızı Antigone dışındaki diğer çocukları yüz çevirir. Oedipus, Antigone ve Oedipus'un diğer çocukları felaketler içinde sefil bir şekilde ölürler. Bu çarpıcı ve acıklı mitolojik hikaye, zamanla, sevgi ve birlikteliğin, ebeveyn-çocuk bağlılığının bir simgesi haline gelir.

Gustave Moreau'nun Oedipus ve Sphinx Tablosu

Çocukların en temel ilişkisi olan anneye ve babaya bağlılıkları, "maneviyat" diyebileceğimiz şeyin kaynaklarını göstermektedir. Gelişimsel açıdan bakarsak, her çocuk için annesi Tanrıça, babası ise Tanrıdır.

Anne ve baba, küçük yaştaki çocukların yalnızca biyolojik ve ölümlü annesi babası değillerdir. anne ve baba çoğu zaman çocukların bağlılık, yetkinlik ya da ebedi aşk ve şefkat ihtiyaçlarını karşılamalarıyla birlikte küçük yaştaki çocukların gözünde daha çok "yüce anne ve baba" yani "Tanrı ve Tanrıça" konumundadırlar.

Sigmund Freud'a göre insan hayatında, kişilik temelinin atıldığı ve kişinin tüm hayatı süresince kavgacı veya anlayışlı, mutlu veya mutsuz, atılgan veya pısırık, başarılı veya zavallı, ilkel veya olgun olacağını belirleyen 3-7 yaş arasındaki Oedipus kompleksinin çözümlenmesiyle birlikte, çocuklarda kutsal anne ve kutsal babaya ait manevi duygu, öz anne ve öz babaya dönmeye başlar ve bu konu bir yük olmaktan çıkar. Çocuklar anne ve babayı oldukları gibi görmeye başlar.

Sigmund Freud

Erkek çocukların annelerine, kız çocukların babalarına karşı duymakta olduğu aşk nedeniyle babanın veya annenin kendilerini cezalandırıp kısırlaştıracağı korkusu içinde bulunulan döneme "Oedipal Devre" denir. Bu devre karmaşık aile ilişkilerinde küçük farklılıklar gösterse de genel olarak çocuklar, karşı cinsten ebeveyne istek ve arzu duyarlar, aynı cinsten ebeveyni de rakip olarak görürler.

Çocuklar kişisel varlıkları için gerekli olan anne veya baba objeleri ile kendilerini özdeşleştirirler. Var olan çelişkiyi yenmek, arzu ve tehdit arasındaki karışıklığı çözmek için hem erkekler hem de kızlar; özdeşim, yüceltme, yer değiştirme, bastırma, yansıtma, karşıt tepki oluşturma, bağımlılık ve saplanma gibi savunma mekanizmalarını kullanarak suçluluk hissinden kurtulmaya çalışırlar ve zamanla aile üyelerinin gerçek rollerini daha açık bir şekilde kavramaya başlarlar. Bu süreçten sonra çocukların ebeveynlerine karşı duydukları bilinçsiz yakınlık, aynı cinsten ebeveyni kıskanma ve bununla ilgili ruhsal bozuklukları içeren kompleks de büyük oranda çözülmüş olur.

Yorumlar

Daha yeni Daha eski