
18. yüzyılda Prusya (Almanya) Krallığı yapan II. Friedrich, Postdam Ormanları'nda gezerken gözüne bir tepe ilişir. Bölgeyi çok beğenen kral, buraya saray yaptırmaya karar verir. Ancak arazi üzerinde bulunan değirmen, kralın istediği şekilde bir saray inşa etmesine engel olmaktadır.
Bunun üzerine kralın adamları, değirmenin sahibiyle konuşmaya giderler ve kapıyı açan değirmenciye durumu açıkladıktan sonra değirmenini ne kadara satacağını sorarlar. Değirmenci ise, değirmenini satmak istemediğini söyler. Değirmencinin bu tutumunu şaşkınlıkla karşılayan adamlar, değirmenciyi ikna etmek için çok yüksek bir fiyat teklif ederler fakat değirmenci bir kez daha kralın adamlarını reddeder ve kapıyı kapatır.

Kralın huzuruna geri dönen adamlar, değirmenciyle aralarında geçen olayı krala anlatırlar. Anlatılanlardan sonra, değirmenin sahibiyle bizzat konuşmaya karar veren II. Friedrich, değirmencinin yanına getirilmesini ister. Kralın karşısına getirilen değirmenci, değirmenin babasından miras kaldığını ve mirası çocuklarına bırakmak istediğini söylerek değirmenini satmayacağını krala da bildirir.
Kral ısrar etmeyi sürdürür ve kendisinin Prusya Kralı olduğunu vurgulayarak, istediği takdirde değirmeni para ödemeden, zorla alabileceğini söyler. Kralın bu sözü üzerine değirmenci hafızalara kazınan şu cevabı verir:
"Alamazsınız, Berlin'de hakimler var!"

Değirmencinin cevabından sonra herkes krala döner ve bu cüretkar tavrı nasıl karşılayacağını merakla bekler. Kral II. Friedrich ise değirmencinin bu tavrını cüretkar bulmaz, tam aksine bundan hoşlanır. Çünkü kral, Prusya'nın bir hukuk devleti olmasını istemekteydi. Bu olayla da, uzun zamandır düzeltmeye çalıştığı hukuk sisteminin, hem hakimler hem de halk tarafından benimsendiğine tanıklık etmişti.
II. Friedrich, değirmencinin "Berlin'de hakimler var!" cevabına karşılık olarak "Hiçbir güç, hiçbir siyaset, hiçbir iktidar adaletten üstün değildir. Kral bile olsa hiç kimse adaletin üstüne çıkamaz." sözünü söyler ve değirmenin korunması emrini verir. Sarayın da değirmenin olduğu yere değil, yanına yapılmasını söyler ve saraya değirmencinin adını (Sans-Souci) verir. Saray inşa edildikten sonra uzun süre orada yaşayan kralın, "Adalet bana her sabah, sıcak bir ekmek kokusuyla gelirdi." dediği de rivayet edilir.

Bahsi geçen bu hikayenin anlatıldığı şekilde yaşanıp yaşanmadığına dair kesin bir kanıt bulunmamaktadır. Ancak gerçek de olsa efsane de olsa, olayın verdiği mesaj çok açıktır. Adaletin, unvana ve şahıslara göre şekillenmemesi gerektiğine dair referanslar sunan bu olay, günümüzde de Almanya başta olmak üzere, hukukun üstünlüğünü savunan ülkeler için son derece önemli bir yere sahiptir.
Yorum Gönder